4 Haziran 2012 Pazartesi

KURAN´IN YETERLILIGI ILE ILGILI AYETLER

KENDİLERİNE OKUNAN BU KİTABI SANA GÖNDERMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır. (Ankebut Suresi, 51)
DİLLERİNİZİN YALAN YERE NİTELENDİRMESİ DOLAYISIYLA ŞUNA HELAL, BUNA HARAM DEMEYİN. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)
“De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." (Araf Suresi,  32-33)
Bir de dediler ki: "BU HAYVANLARIN KARINLARINDA OLAN, YALNIZCA BİZİM ERKEKLERİMİZE AİTTİR, EŞLERİMİZE İSE HARAMDIR. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir. (Enam Suresi, 139)
Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı YALAN YERE İFTİRA DÜZÜP ALLAH'IN KENDİLERİNE RIZIK OLARAK VERDİKLERİNİ HARAM KILANLAR elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (Enam Suresi, 140)
De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" DE Kİ: "ALLAH MI SİZE İZİN VERDİ, YOKSA ALLAH HAKKINDA YALAN UYDURUP İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?" (Yunus Suresi, 59)
Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, O, SİZE HARAM KILDIKLARINI AYRI AYRI AÇIKLAMIŞKEN, ÜZERİNDE ALLAH'IN İSMİ ANILAN ŞEYLERİ YEMİYORSUNUZ? Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir. (Enam Suresi, 119)
Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının. (Maide Suresi, 96)
Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; VE O'NSUZ HİÇBİR ŞEYİ HARAM KILMAZDIK." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? (Nahl Suresi, 35)
Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İKİ ERKEĞİ Mİ HARAM KILDI? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" HİÇBİR BİLGİYE DAYANMAKSIZIN İNSANLARI SAPTIRMAK İÇİN ALLAH'A KARŞI YALAN UYDURUP İFTİRA DÜZENDEN DAHA ZALİM KİMDİR? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, HARAM KILINMIŞ BİR ŞEY BULMUYORUM. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir. (Enam Suresi, 144-145)
 Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.” (Maide Suresi, 87)
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "BUNDAN BAŞKA BİR KUR'AN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)
(O müşrikler ki,) KENDİ DİNLERİNİ FIRKALARA AYIRMIŞ VE KENDİLERİ DE PARÇA PARÇA OLMUŞLARDIR; Kİ HER GRUP KENDİ ELİNDEKİYLE ÖVÜNÜP SEVİNÇ DUYMAKTADIR. (Rum Suresi, 32)
O: "DİNİ DOSDOĞRU AYAKTA TUTUN VE ONDA AYRILIĞA DÜŞMEYİN" DİYE dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). SENİN KENDİLERİNİ ÇAĞIRDIĞIN ŞEY, MÜŞRİKLERE AĞIR GELDİ. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. (Şura Suresi, 13)
Musa, onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu, düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik" dediler. (Kasas Suresi, 36)
Gerçekten Benim ayetlerim size okunuyordu, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz; (Müminun Suresi, 66)
Buna (ayetlerime) karşı büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz. (Müminun Suresi, 67)
Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? (Müminun Suresi, 68)
YOKSA ONLARIN BİRTAKIM ORTAKLARI MI VAR Kİ, ALLAH'IN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYLERİ, DİNDEN KENDİLERİNE TEŞRİ' ETTİLER (BİR ŞERİAT KILDILAR)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21)
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
BİZİM AYETLERİMİZ KONUSUNDA ÇARPITMA YAPANLAR, BİZE GİZLİ KALMAZLAR. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir. (Fussilet Suresi, 40)
BİZİM AYETLERİMİZ KONUSUNDA ÇARPITMA YAPANLAR, BİZE GİZLİ KALMAZLAR. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir. (Fussilet Suresi, 40)
Ancak onlar, İŞLERİNİ KENDİ ARALARINDA (FARKLI) KİTAPLAR HALİNDE BÖLDÜLER; HER BİR GRUP, KENDİ ELLERİNDE OLANLA YETİNİP SEVİNMEKTEDİR. (Mü’minun Suresi, 53)
Ve elçi dedi ki: "RABBİM GERÇEKTEN BENİM KAVMİM, BU KUR'AN'I TERK EDİLMİŞ (BİR KİTAP) OLARAK BIRAKTILAR." (Furkan Suresi, 30)
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
“Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir.” (Enam Suresi, 137-138)
“Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve HİÇ BİR ŞEYİ DE HARAM KILMAZDIK." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." De ki: "En 'üstün ve apaçık' delil Allah'ındır. Eğer O  dileseydi elbette tümünüzü hidayete yöneltip-iletirdi." De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.... Bu benim dosdoğru olan yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki korkup-sakınırsınız.” (Enam Suresi, 148-153)
Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (A-li İmran Suresi, 7)
Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler. (Enam Suresi, 26)
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 106)
Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır."
Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tespit etti.
Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu?
Sonra bir baktı.
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar). (Müddesir Suresi, 16-23)
Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. (Bakara Suresi, 23)
Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir. (Fatır Suresi, 31
Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (En’am Suresi, 115)
Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar. (Bakara Suresi, 101)
Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: “Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (Bakara Suresi, 120)
Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. (Bakara Suresi, 75)
Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz? (A’raf Suresi, 169)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder